14 Eylül 2017 Perşembe

Düşmek, kırılmak ve yeniden başlamak...

Yere düştüğün an ile yere düşeceğini fark ettiğin an arasında insan bir saniyeden daha da az bir süre olsa "sanırım her şey bitiyor su an" der başından aşağı kaynar sular dökülmüş de yanıyor gibi... oysa ki olan sadece bir bisiklet kazasıdır ve sonucunda çok şükür ucuz atlatmışındır ve omuz kemiğini kırmışsındır.. o an bunları bilemezsin tabii.. kendine gelmeye ayağa kalkmaya çalışırsın...kalktığında başın döner miden bulanır hemen yere oturursun durursun yavaş yavaş ayaklanmaya çalışırsın... Allahtan çok şanslısındır etrafında arkadaşların sana yardım edecek birileri vardır... hemen doktora gidersin, hep şanslı olacak değilsin ya doktor röntgeni anlamaz buz koy geçer, kolluk tak der postalar...eve gidip yalnız kaldığında önce üzülürsün... tam da su triatlon denen şeye yeni alışmıştım bisikleti sevmiştim çok güzel biniyordum formda gibiydim.. e bir yandan 2 ay sonra Likya yolu yürüyüşü vardı nolcak diye diye üzülürsün...yeterince üzüldükten sonra şükretmeye en kötüsü böyle olsun bu da geçecek iyileşeceksin demeye başlarsın kendi kendini... ve en son kendi durumuna alışmak kabullenmek için kolluğuna triatlon sembolleri yapıp "Now Recovery Time" yazarak durumunla eğlenirsin :) 




Sonraki günlerde hayat bir daha önemli sen biraz daha kıymetli bir yandan da farkında olduğun için insanları en yakınlarındaki daha iyi gözlemlemeye ilişkilerini değerlendirmeye başlarsın..omzum acırken ve hiçbir şey yapamazken herkesin yarışa gidip eğlenmesi koyar mi koyar... çünkü çocuk gibisindir çok da kırılgan... ha o sırada hayatında baştan sonra değişiyordur işini değiştiriyorsundur falan böyle şeyler hep öyle dönemlere denk gelir ya.. ama yine de sen o ağrınla acınla yola devam edersin.. biraz dinlendikten sonra hayalin olan şeyleri yapmak için yola yavaş da olsa tek omuzla da olsa devam edersin.. gider koşu bandında yürürsün Likya'ya kadar iyileşeceğini umut ederek... sonra o omzun kırık olduğunu bilmeden arkadaşlarınla tatile de gidersin hem de Ağustos sıcağında Barcelona gibi bir yere :) dönüşte bakarsın bu acı geçmiyor hemen kendi bulduğun ve sonra başkalarının önerdiği başka bir doktora :) meğerse omuz kırıkmış hayatının ilk kırığına da merhaba demeyi öğrenirsin 26 yaşında :) 

Ama iyileşecekmiş eğer dikkat edersem... ondan sonra her sabah bazen ağlayarak bazen sinir olarak bazen inanarak o omuz hareketlerini yaparsın...yine tek kolunda çanta ile yürüyüş bandında yokuşları çıkarsın... onu bunu şunu yapamasan da yapabileceğin şeylere odaklanırsın...

Gün gelir herkesle Aydos zirve yürüyüşüne gidersin... yavaş yavaş çıkarsın o zirveye de çünkü denemeden olmayacağını ve çaba göstermenin iyi geleceğini bilirsin. Yine şanslısındır seni yolda bırakmayacak arkadaşların vardır yanında ve uğruna yürüyeceğin hayalin Likya yolları seni bekliyordur ucunda :)

İşte öyle bir fotoğraf ve içimden gelen hikayesi :) O zamandan belliymiş sanırım bazı şeyleri insan geriye donup bakınca fark ediyor :) triatlon hayatımın spor hayatımın bittiğini düşünüp aslında her şeyin yeniden başladığı bir dönemmiş meğer.. e 17 saatte ironman olmak kolay değilmiş ne de olsa böyle geçmişte yaşadığın şeylerin etkisi, birikimi, deneyimi ile oluyormuş belki de.. yere düşüp tekrar yavaş da olsa başlamayı bilmek her daim her an önemli ve kıymetli 🙏




7 Eylül 2017 Perşembe

İş hayatımın 10. yılında öğrendiğim 10 şey... :)

07 Eylül 2007.. Bir bankada MT (Management Trainee) olarak iş hayatına başladığım o gün üzerinden 10 sene geçti.. Dile kolay... Harika bir 5 sene, banka hazinesinde çalışıp, traderlık bile yapıp :) sonra daha iyi olduğunu, değişiklik olacağını düşünüp başka bir bankanın Hazine Pazarlaması Biriminde 2 seneye yakın çalışıp, Türk müşterisini, farklı sektörleri, hedefleri, rakamları, birçok şeyi, firmayı, şehri, ilçeyi :) görüp, baya bir müşteri ziyareti yapıp, kendi isteğimle, kendi kişisel gelişim yolculuğumda kariyerime 3 senedir aynı bankada Eğitim biriminde devam etmekteyim. Hoş sadece 22 günüm kaldı ve bir süre ara vermek için bu sistemden ayrılacağım ama yine de geriye dönüp baktığımda dolu dolu yaşadığım, hiç bir anından pişman olmadığım, hatasıyla başarısıyla, kararlarla, cesaretle adım attığım zamanlarımın hatırına birkaç şey paylaşmak istedim.

Hepsi benim deneyimim tabii ki, benim gördüğüm, çalıştığım, insanların, kurumların değerleri, kültürleri ama paylaşmanın önemli olduğunu, ihtiyacı olana ve bana da farkındalık olabileceğini ve başkalarının fikirleri ile benim de gelişimime, birçok şeye farklı bakmama vesile olabileceğini düşünüyorum...

Bakalım neymiş bu 10 şey :) ben de biraz akışta yazacağım, sen dili ile.. 

1- Ne iş yaptığından ziyade kimlerle çalıştığın önemli.

Bana göre çok özel donanım gerektirmeyen kurumsal hayattaki çoğu iş, kafası çalışan, isteyen herkes tarafından yapılabilir. Önemli olan uyumlu bir ekibin olması, seni dinleyen, kendini ve seni geliştiren yöneticilerin olması ve sana değer veren insanlar, kurumlar olması. Hepsini bir arada bulamayabilirsin, herşey mükemmel olmayabilir ama işler kötü gittiğinde de beraber yola devam edebilme cesaretinde olmak, ekip olmak bence çok önemli. 

2- 14-21 iş günü izinler, bayramlar vs vs yetmiyor ara verip dinlenmeye.

İzin konusu önemliymiş arkadaş :) hele iş değiştirince insan daha bir anlıyor kıymetini, azalınca günler :) Ezbere bayramları tatilleri bilmen önemli :) 3-5 günde olsa kaçışlar lazım. Ara vermek önemli. Düşünsene biz senelerce 3 ay yaz tatili yaptık. Okulda 50 dakika ders yapar 10 dakika ara verirdik. O yüzden işte de izin yapmak, ara vermek tatil yapmak ve mümkünse tek tek günleri saymadan bunu yapmak gerek. Dilerim en yakın zamanda sistem daha çok izin hakkı tanımaya başlar. 

3- 9:00-18:00 çalışma saati sınırları olmamalı

Bu kadar uzun saatlere veya belli sınırlara gerek yok iş yapmak için. Daha düzgün, daha planlı, daha kısa zamanda, daha çok iş yapılabilir. Gerekirse bazen daha uzun bile çalışabilirsin ama esnek saatler olması önemli. Yurtdışında bu tarz yapılar başladı. Bankacılıkta bir 5-10 sene daha zor gibi düşünüyorum ama olumlu gelişmeler de var umutsuz olmamak lazım :)
Biri söylemişti ve haklıydı, neredeyse dedelerimiz, ananeleriniz ve anne babalarımızla aynı sistemde çalışıyoruz yıllardır. Değişim şart.

4- İşler hiçbir zaman bitmez.

Biri söylemişti bana, fazla dert etmeyin işler hiç bitmez diye. Hakkaten de öyle. Hem iş olsun hem özel hayat bir türlü yapılacakları planları bitiremiyoruz :) Biri bitse diğeri başlıyor. Doğamız böyle demek.

5- Her zaman seni destekleyenler olmaz, çoğu zaman kendin yapacaksın, adımları atacaksın. Sonunda istediğin olmasa da en azından denedim ve olmadı, elimden geleni yaptım deme sorumluluğunun ve gücünün senin elinde olması çok kıymetli.

6- Yaptığın işlerde hep anlam arama, üzülebilirsin.
Bazen çok anlamsız şeyler yapman gerekebilir. Bazen istemezsin diretirsin ama gün sonunda yapacağın iş oysa, kabul edip, farklı bakıp fırsata çevirmeye çalış.

7- Mühendis kafanı çoğu zaman bir kenara bırakman lazım.

Sistemin ara ara iyileştirmeye, fayda sağlamaya ihtiyacı olabilir ama çoğu zaman bu sana düşmez. Özellikle endüstri mühendisi isen benim gibi :) iyileştirip optimum yapabileceğin en önemli şeyin kendin, kendi hayatın olduğunu unutma :) 
Sen yine hobi olarak içinden geliyorsa kullan mühendislik hünerilerini ama bil ki iş hayat üniversitedeki gibi değil :) ihtiyaç da yok çoğu zaman biliyor musun ben onu gördüm.

8- Kazandığın parayı kendini geliştirmek için harcama çabasında ol.

Diyelim ki ihtiyacın var ev aldın borca girdin, yine de az da olsa kendin için birşey yap. Bir eğitim olabilir, bir dil kursu olabilir, bir hobi olabilir, spor olabilir, seyahat olabilir. Yeni, farklı olan tüm deneyimler insanı geliştirir. Şunu da unutma, ne kadar çok kazanırsan o kadar çok harcıyormuşsun. Öyle bir dengesi var sistemin :) eskisi gibi birikim vs dönemi sanırım bitti. Alım gücü düştü benim zamana gelene kadar :)

9- Hatalar olur, önemli olan ders çıkarmaktır.

Korku ile yönetim insanın önce kendisine sonra da çevresine verebileceği ciddi bir zarar bana göre. İnsanlara güvenerek, hatalardan ders çıkararak, hatayı nasıl önlerizi düşünüp yola devam etmek lazım. Sonuçta hep aramızda dediğimiz şey vardır, doktor değiliz ameliyat yapmıyoruz, evet banka gibi bir kurumun birçok yerindeki bazı hatalar maddi olarak büyük zararlara sebep olabilir ve risklidir ama zaten bütün altyapılar, sistemler de bu riskleri bertaraf etmek için kurulur. Kalan hataların da sistemde yeri baya küçüktür. İnsanlar kendilerine güvenirlerse, hatalar azalır ama aman hata olacak hissi ile iş yaparlarsa hatalar bulur onları. Düşe kalka öğrenmiyor muyuz yürümeyi de :)

10- Benim için en önemlisi ve anlamlısını sona bıraktım: Ne olursa olsun kendin olarak gönlünden iletişim kur insanlarla.

İş hayatı sadece iş değil. Zamanımızın çoğu orada geçiyor. Sağlam, güvene dayalı, sen olduğun işbirliklerin olsun. Ama bunu yapmış olmak için yapma. Ekip çalışmasındasın ve ekip arkadaşların gibi düşünmeye çalış insanları, sistem sözde böyle olsa da özde herkesi bireysel değerlendirse de buna rağmen ekip olarak görmeye çalış. Böyle olunca işler daha keyifli, daha rahat yürüyor. İlla ki istisnalar olacak, anlaşamadığın, iletişim kuramadığın kişiler, zor ilerleyen işler, ekip olamadığın durumlar vs ama çoğunluğu olmasın bu. İletişim kurmak çok kıymetli bazen kırıcı da olsa üzülsen de bazen kahkahalarla da dolsa iletişim kurmayı ihmal etme insanlar. İş değiştirmek farklı kurumlar görmek bu konuda çok destekler, besler insanı. Aynı yerde aynı insanlarla bir ömür dursan, hayatın durağanlığı seni yıpratabilir. 

Gün geldiğin, bir gün ayrıldığında üzülmeye ama keyifle hatırlamaya da değer dostum dediğin insanlar ve güzel anıların olsun arkanda... 🙏🙏

Dayanamadım birşey daha geldi aklıma :) ama 11 olmasın istedim, son söz olsun genel hayata dair de olsun hatta: en zorlandığı şeyi bile, biraz durup farklı bakınca bir fırsata çevirebilir insan. Başka türlüsü her zaman mümkün, dünya birçok olasılık, fırsatla dolu bir yer 🙏🎈