Yere düştüğün an ile yere düşeceğini fark ettiğin an arasında insan bir saniyeden daha da az bir süre olsa "sanırım her şey bitiyor su an" der başından aşağı kaynar sular dökülmüş de yanıyor gibi... oysa ki olan sadece bir bisiklet kazasıdır ve sonucunda çok şükür ucuz atlatmışındır ve omuz kemiğini kırmışsındır.. o an bunları bilemezsin tabii.. kendine gelmeye ayağa kalkmaya çalışırsın...kalktığında başın döner miden bulanır hemen yere oturursun durursun yavaş yavaş ayaklanmaya çalışırsın... Allahtan çok şanslısındır etrafında arkadaşların sana yardım edecek birileri vardır... hemen doktora gidersin, hep şanslı olacak değilsin ya doktor röntgeni anlamaz buz koy geçer, kolluk tak der postalar...eve gidip yalnız kaldığında önce üzülürsün... tam da su triatlon denen şeye yeni alışmıştım bisikleti sevmiştim çok güzel biniyordum formda gibiydim.. e bir yandan 2 ay sonra Likya yolu yürüyüşü vardı nolcak diye diye üzülürsün...yeterince üzüldükten sonra şükretmeye en kötüsü böyle olsun bu da geçecek iyileşeceksin demeye başlarsın kendi kendini... ve en son kendi durumuna alışmak kabullenmek için kolluğuna triatlon sembolleri yapıp "Now Recovery Time" yazarak durumunla eğlenirsin :)
Sonraki günlerde hayat bir daha önemli sen biraz daha kıymetli bir yandan da farkında olduğun için insanları en yakınlarındaki daha iyi gözlemlemeye ilişkilerini değerlendirmeye başlarsın..omzum acırken ve hiçbir şey yapamazken herkesin yarışa gidip eğlenmesi koyar mi koyar... çünkü çocuk gibisindir çok da kırılgan... ha o sırada hayatında baştan sonra değişiyordur işini değiştiriyorsundur falan böyle şeyler hep öyle dönemlere denk gelir ya.. ama yine de sen o ağrınla acınla yola devam edersin.. biraz dinlendikten sonra hayalin olan şeyleri yapmak için yola yavaş da olsa tek omuzla da olsa devam edersin.. gider koşu bandında yürürsün Likya'ya kadar iyileşeceğini umut ederek... sonra o omzun kırık olduğunu bilmeden arkadaşlarınla tatile de gidersin hem de Ağustos sıcağında Barcelona gibi bir yere :) dönüşte bakarsın bu acı geçmiyor hemen kendi bulduğun ve sonra başkalarının önerdiği başka bir doktora :) meğerse omuz kırıkmış hayatının ilk kırığına da merhaba demeyi öğrenirsin 26 yaşında :)
Ama iyileşecekmiş eğer dikkat edersem... ondan sonra her sabah bazen ağlayarak bazen sinir olarak bazen inanarak o omuz hareketlerini yaparsın...yine tek kolunda çanta ile yürüyüş bandında yokuşları çıkarsın... onu bunu şunu yapamasan da yapabileceğin şeylere odaklanırsın...
Gün gelir herkesle Aydos zirve yürüyüşüne gidersin... yavaş yavaş çıkarsın o zirveye de çünkü denemeden olmayacağını ve çaba göstermenin iyi geleceğini bilirsin. Yine şanslısındır seni yolda bırakmayacak arkadaşların vardır yanında ve uğruna yürüyeceğin hayalin Likya yolları seni bekliyordur ucunda :)
İşte öyle bir fotoğraf ve içimden gelen hikayesi :) O zamandan belliymiş sanırım bazı şeyleri insan geriye donup bakınca fark ediyor :) triatlon hayatımın spor hayatımın bittiğini düşünüp aslında her şeyin yeniden başladığı bir dönemmiş meğer.. e 17 saatte ironman olmak kolay değilmiş ne de olsa böyle geçmişte yaşadığın şeylerin etkisi, birikimi, deneyimi ile oluyormuş belki de.. yere düşüp tekrar yavaş da olsa başlamayı bilmek her daim her an önemli ve kıymetli
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder